Kalıcı olmayan “ Sağcı” ya da “Solcu” hareketler ülkeyi ayırmaktan başka bir şeye fayda(!) sağlamıyor. Bu bölücülüğü anlamanın tek yolu medyayı anlamaktan geçer. Sürü olmayı bırakıp ne zaman çoban olacaksınız? Tüm sürüyü kurt kapınca mı?
Ekrem İmamoğlu örneğinde olduğu gibi, sosyal medya kaynaklı kitlesel tepkiler ve dijital aktivizm, demokratik katılımın yeni bir biçimi olarak övülse de, bu hareketlerin toplumsal dönüşüm kapasitesi ve geleceğin sosyopolitik anlayışına etkisi sorgulanmayı gerektiren ciddi bir konudur.
Sosyal medya, İmamoğlu’na yönelik tepkilerde olduğu gibi, hızlı örgütlenme ve ses yükseltme imkânı sunar. Ancak bu “dijital direniş”, çoğunlukla performatif katılım ile sınırlı kalır. Hashtag’lerle destek, profil filtresi ekleme gibi sembolik eylemler, gerçek siyasal katılımdan (örneğin, yerel örgütlenme veya yasal savunuculuk) kopuk bir “rahatlık aktivizmi” yaratır. Bu durum, toplumsal muhalefeti “tıklanabilir” bir eyleme indirger. Platformların kâr odaklı yapısı, aktivizmi “trend konulara” hapseder. İmamoğlu’nun tutuklanma sürecine dair içerikler, birkaç gün içinde yerini yeni gündemlere bırakarak kalıcı siyasal bilincin oluşumunu engeller. Bu çerçevede olaylara bakıldığında, dijital hareketlerin “devrimci” etkisi abartılırken, sistem içi bir muhalefet biçimine dönüşme riski göz ardı edilir. Yani basit şekilde özetlenirse, özgünlükten ve samimiyetten uzak sadece kuru gürültü.
Medya okuryazarlığı, teoride dezenformasyonla mücadele aracı olsa da, pratikte yapısal sınırlarla karşılaşır. Kullanıcılar, kendi görüşlerini pekiştiren içerikleri tüketmeye programlanmış algoritmalar nedeniyle, İmamoğlu’na dair haberleri bile yalnızca kendi siyasal kabulleri üzerinden yorumlar. Bu durum, toplumsal diyaloğu değil, kutuplaşmayı besler. Yani basit şekilde açıklarsam, neyi düşünmeniz gerektiğini algoritma belirler. Örneğin, diploma iptali iddiaları, belge sahteciliği iddialarına dair teknik analizler yerine, duygusal söylemler (“halkın iradesine darbe”) öne çıkar. Medya okuryazarlığı, duygusal manipülasyonu çözümleme becerisini geliştiremezse, okuryazarlık bir “aydınlanma aracı” olmaktan çıkar. Kitlesel sosyal medya hareketlerinin gelecekteki sosyopolitik etkisi, iki zıt senaryo arasında şekillenebilir:
Katılımcı Demokrasinin Dijital Dönüşümü: İmamoğlu destekçilerinin anlık mobilizasyonu, gelecekte daha demokratik ve merkeziyetsiz siyasal yapıların habercisi olabilir.
Dijital Despotizmin Araçsallaşması: Devletler, sosyal medya hareketlerini izleme ve manipüle etme teknolojilerini geliştirerek, dijital aktivizmi “güvenlik” gerekçesiyle baskılayabilir. Kullanıcılar, “sanal direniş” ile yetinerek gerçek siyasal mücadeleden uzaklaşabilir. Örneğin, İmamoğlu’na destek için nöbet hashtag’leri paylaşan bir kitle, yerel seçimlerde oy kullanma oranlarında benzer bir motivasyon gösteremeyebilir.
Ne Yapmalı?
Kitlesel dijital hareketler, anlamlı bir sosyopolitik dönüşüme evrilebilir. Kaynak eleştirisi ve algoritma farkındalığının ötesinde, “iktidar analizi” ve sınıfsal perspektif içeren bir eğitim modeline sahip olmanız fayda sağlayabilir. Sosyal medya eylemlerinin, mahalle meclisleri veya hukuk mücadelesi gibi somut araçlarla desteklenmesi. Meta ve X (Twitter) gibi şirketlerin kontrolündeki altyapılar yerine, yerel ve şeffaf dijital platformların inşasına bırakılması, her hareketi daha sağlam ve kalıcı hale getirebilir.
Ekrem İmamoğlu özelinde yükselen sosyal medya tepkileri, dijital çağın siyasal katılım biçimlerine dair önemli ipuçları barındırıyor olabilir. Ancak bu hareketler, eleştirel bir medya okuryazarlığı ve yapısal siyasal dönüşümle birleştiğinde kalıcı bir toplumsal etki yaratabilir. Aksi takdirde, dijital aktivizm, iktidarların ve siyasal partilerin “göstermelik özgürlük” sunarak gerçek mücadeleyi nötralize ettiği bir tiyatroya dönüşme riskini taşır. Günümüzde ki her olayda sosyal manipülasyonlar ile kalıcı olmayan gündem hareketlerinde yer alıyoruz. Bu kalıcı olmayan “ Sağcı” ya da “Solcu” hareketler ülkeyi ayırmaktan başka bir şeye fayda(!) sağlamıyor. Bu bölücülüğü anlamanın tek yolu medyayı anlamaktan geçer. Sürü olmayı bırakıp ne zaman çoban olacaksınız?
Tüm sürüyü kurt kapınca mı?








Yorum bırakın