Trump’ın ‘barışçıl’ tweet diplomasisi ve Elon Musk’ın ‘özgür Twitter’ hayali, modern siyasetin en tuhaf ikilisini yarattı. Kaosla barışı, uzayla dünyayı, egoyu gerçeği birleştiren bu dostluk, tarihe mizahi bir dipnot olarak geçiyor. Barış mı dediniz? Önce bir tweet atalım, gerisini sonra düşünürüz!
Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. Başkanı Donald Trump’ın “barışçıl” yönetim anlayışı, tarihin sayfalarında kendine özel bir yer edinmeye aday gibi görünüyor. Trump’ın “Ben tarihteki en barışçıl başkanlardan biriyim” iddiası, siyasetin sınırlarını zorlarken, eski politikacıların yönetim tarzlarıyla kıyaslandığında daha da renkleniyor. Ancak, Trump’ın hikayesine bir de Elon Musk’ı eklediğimizde, bu tablo tam anlamıyla bir “modern çağ komedisi” haline geliyor.
“Ben Dünyayı Birleştirdim!”
Trump’ın barışçıl yönetiminden bahsederken, özellikle Twitter üzerinden attığı tweet’lerle dünya liderlerini nasıl “birleştirdiğini” hatırlamamak mümkün değil. Kimi zaman Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a “Roket Adam” diye hitap ederek, kimi zaman da NATO müttefiklerini “borçlarını ödemeye” çağırarak, Trump’ın diplomasi anlayışı, adeta bir reality show havasında. Barışçıl olmak, Trump’a göre, muhtemelen “önce biraz kaos, sonra birkaç el sıkışma” demek.
Elon Musk ise, bu kaotik sürece adeta bir “teknoloji destekçisi” olarak dahil oldu. Twitter’ı satın alarak, Trump’ın en sevdiği iletişim aracını kontrolü altına alan Musk, bir yandan “ifade özgürlüğü” naraları atarken, bir yandan da Trump’ın hesabını yeniden aktif hale getirdi. İkili, adeta bir “dijital bromance” yaşadı. Musk’ın “Twitter’ı özgürleştirdim” iddiası, Trump’ın “dünyayı birleştirdim” söylemiyle birleşince, ortaya çıkan tablo, modern siyasetin en tuhaf dostluklarından biri oldu.
“Ben Savaşları Bitirdim!”
Trump’ın bir diğer iddiası “savaşları bitirdiği” yönündeydi. Ancak, Afganistan’dan çekilme süreci, tam bir kaos ortamında gerçekleşti. Taliban ile yapılan anlaşmalar, Amerikan askerlerinin geri çekilmesi ve ardından gelen karmaşa, Trump’ın “barışçıl” mirasının sorgulanmasına neden oldu. Elon Musk ise, bu süreçte uzay yarışına odaklanmış, Mars’ta koloni kurma hayalleri kuruyordu. Belki de Musk’a göre, Dünya’daki savaşlardan kaçmanın en iyi yolu Mars’tı.
Eski Başkan Barack Obama’nın “tedbirli” ve “diplomatik” yaklaşımı, Trump’ın “önce vur, sonra sor sonra el sıkış” stratejisiyle kıyaslandığında, adeta bir zen ustasının sakinliği gibi görünüyor. Musk ise, bu sakinliği bozmak için elinden geleni yapmış, Tesla ve SpaceX projeleriyle dünyayı şaşkına çevirmişti. Trump’ın “savaşları bitirdim” iddiası, Musk’ın “Mars’a gidiyorum” hayalleriyle birleşince, ortaya çıkan tablo, adeta bir bilim kurgu filminden fırlamış gibi.
“Ben Dünya Liderlerini Sevdiriyorum!”
Trump’ın bir diğer “barışçıl” stratejisi, dünya liderleriyle olan ilişkileriydi. Kim Jong-un ile yaptığı “aşk dolu” görüşmeler, tarihte eşine az rastlanır diplomasi örneği olarak kayıtlara geçti. Ancak, bu görüşmelerin somut sonuç getirmediği de gerçek. Elon Musk ise, bu süreçte Çin’le olan ilişkilerini güçlendirdi, Tesla fabrikalarını Shanghay’a kuruyordu. Trump’ın “ticaret savaşları” ile uğraştığı bir dönemde, Musk, Çin’le el sıkışıyordu. Belki de Musk’a göre, barışçıl olmanın yolu, ticaretten geçiyordu! Ya da paradan.
Modern Çağın Mizahi İkilisi
Trump ve Musk’ın dostluğu, modern siyasetin en ilginç ilişkilerinden biri olarak tarihe geçecek gibi duruyor. İkili, bir yandan teknoloji ve siyasetin sınırlarını zorlarken, bir yandan da sosyal medyada birbirlerini destekleyerek, adeta“dijital ikili” haline geldi. Trump’ın tweet’leri, Musk’ın retweet’leriyle birleşince, ortaya çıkan tablo hem komik hem de düşündürücüydü.
Musk’ın “Twitter’ı özgürleştirdim” iddiası, Trump’ın “dünyayı birleştirdim” söylemiyle birleşince, ortaya çıkan tablo… Belki de ikilinin amacı, dünyayı değil, sadece kendi egolarını tatmin etmek ya da ceplerine daha fazla para depolamaktı. Kim bilir?








Yorum bırakın