Günümüzün dünyasında ve Türkiye’de “cezasızlık” kavramı, toplumların temel ahlaki değerlerine ve adalet anlayışına darbe vurmaktadır. Bu algının temel sebebi nedir? Af mı, iyi hal indirimi mi?
Cezayı şova çevirmek!
İlk olarak, af dedik. Tabii, af siyasi bir strateji olabilir. Bazı suçluların “görünüşte” ödüllendirilmesi, bazen hükümetin kamuoyuyla ne kadar “şefkatli” olduğu mesajını verebilir. “Herkes bir hata yapar” denilerek, cezaevinden çıkarılanlar, toplumda daha iyi bir yaşam kurabilmesi için yeniden şans bulabiliyor. Bir dakika! Hangi suçlular? Cinsel suçlar mı, organize suçlar mı?
Geliyor iyi hal indirimi
“İyi hal” derken, bu konuyu biraz açalım: Cezaevinde birkaç yıl geçirmiş olmanın, cinayet ya da hırsızlık gibi oldukça ciddi suçlardan birini işledikten sonra, sizi “iyi hal”den geçirme hakkı tanıyacağına kim karar veriyor? Hadi canım! Eğer her suçtan sonra iyi hal indirimini bir ödül gibi kullanmaya başlarsak, o zaman suç işlemek mi, reform mu yapıyoruz acaba?
Gelelim ceza kanununa. Evet, reform isteniyor. Ceza kanunu eski olabilir, çok yerleşik olabilir, belki de bir “tek düzelik” hâlini almış olabilir. Hükümetin yeni reform yapma niyeti var. Ancak reform derken, bu reformun gerçekten “daha adil” olup olmadığını tartışmak lazım. Çoğu zaman reform, yeni kurallarla birlikte, suçu daha “kanıtlanabilir” hale getirmeyi amaç ediniyor.
Ceza sisteminde reform isteyen ülkeler genellikle, dünya genelinde “cesur” bir adalet anlayışına sahip. Evet “cesur”. Fakat bir yandan, cezaevlerine yer açılabilmesi için hükümetler, suçları veya suçluları daha “hafifletmek” yoluna gitmeyi tercih edebiliyor. Dünyanın her yerinde suç oranları arttıkça, hükümetler de sorunu daha geniş bir “cezasızlık” çerçevesine sarmış durumda. Her şeyin sorumlusu “sistemin” olduğu ortamda, halkın vicdanını rahatsız etmeyen birkaç “reform” uygulama cesareti de mevcut.
Ama esas mesele şu: Cezasızlık algısı büyürken, suç işlemek, iyilik göstergesi haline gelmiş gibi bir durumu var etmekte. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi, cezaların da bir karşılığı olmalı. Eğer “af” ve “iyi hal”le işlerin üstü örtülürse, o zaman toplumda suç oranının artışı normal bir sonuç haline gelir.
Cezasızlık algısının sebebi aslında o kadar basittir. “Suç, adalet değil; siyaset malzemesi haline gelmişse, cezasızlık bir günlük mesele olabilir!”
Öyleyse, ceza hukukunu reform yaparken, bir an için düşünelim: “Cezasızlık, toplumun adaletini ne kadar temsil ediyor?” Belki de reform, sadece cezanın değil, toplumun adalet anlayışının yeniden yapılandırılması anlamına gelmeli.
Ama bu da ayrı bir mesele!








Yorum bırakın