Sanayi savaşının başrol oyuncuları, yeni enerji teknolojileri, yapay zekâ ve çip üretimi için yarışırken, bu yarışın bedeli aslında küresel ısınmayı körükleyen fosil yakıtların sürekli kullanımına dayanıyor. Çin, güneş panelleri ve elektrikli araçlar üretirken, ABD ise enerji geçişi ve temiz teknolojilere yatırım yapıyor. Ama her iki ülkenin de arkasında devasa karbon ayak izleri bırakması, dünya ısınırken suyun giderek daha da azaldığı Afrika kıtasındaki halklar için hayatı zorlaştırıyor.
ABD’nin büyük şehirlerinde elektrikli arabalar yollara çıkarken, Afrika’da insanların temiz suya erişimi gün geçtikçe zorlaşıyor. Çin, yeşil enerji devrimi iddiasıyla fabrikalarını dönüştürüyor, ancak bu sırada aynı fabrikalar, batarya üretimi için Afrika’daki doğal kaynakları sömürüyor. Bir yandan “temiz enerji” pazarlığı sürerken, diğer yanda iklim krizinin yıkıcı etkileri altında ezilen Afrika halkları, sanayi savaşının bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ediyor.
Bu iki süper (!) güç, karbon emisyonlarını azaltma taahhütleri verirken, kuraklık ve kıtlıkla boğuşan ülkeler, “yeşil dönüşüm” vaatlerinin acı yüzüyle tek başına kalıyor. Çin ve ABD, yeşil ekonominin liderliği için savaşıyor olabilir, fakat bu savaşın kaybedenleri zaten en başından beri belli: iklim krizine katkıda bulunmayan, ancak sonuçlarını en ağır biçimde hisseden Afrika’nın savunmasız halkları.
Bu tablo, sanayi savaşlarının kazananlarını büyük ekonomik oyuncular ve süper olarak gösterirken, gerçek kaybedenlerin küresel güney olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. İki ülke, teknolojik üstünlük mücadelesini sürdürürken, Afrika’nın halkları ise bu mücadelenin yan ürünleri olan açlık, kuraklık ve yoksullukla savaşmak zorunda kalıyor.








Yorum bırakın